Ana SayfaAileSen hep en güzelsin

Sen hep en güzelsin

-

Gerçekten biz hep en güzel miydik? Yaşadığımız çağda, bulunduğumuz yerde ideal kadın, hep biz miydik?

Bugün hepimizin hoşuna gidecek fakat bizde pek çok değişime de zemin hazırlayacak ufak, tatlı bir yolculuğa çıkmaya ne dersiniz? Öyleyse çok eskilere gidelim ve haydi başlayalım.

Kadın, insanoğlunun ilk dönemlerinden bu yana hep “güzel” kelimesiyle nitelendirilmiştir. Bir kadının güzel olması, her dönemde ortak bir estetiğin doğmasına, kişilerin yaşam algılarının da bu yönde evirilmesine ortam hazırlamıştır. “Kadın Zarafeti” olarak nitelendirilen, insan estetiği, insanlar tarafından farklı yorumlanmış, ekonomik, siyasi, sosyal ve bilimsel değerlerin özü hep kadın estetiğinde aranmıştır. “Kadına, bulunduğu zamana ve ait olduğu topluma göre değer bakımından neyin önemli olduğunu gösteren farklı pek çok biçim ve anlam yüklenir.”

İlk çağlara gidelim. Avcılık toplayıcılık yapan kabilelerde, üretme, bulma ve toplama görevindeki kadın, yaşamda tutunma çabasına uyum sağlayan vücut yapısı ve güçlü fiziki yapısıyla karşımıza çıkar. Kemikli ve sert eller, toprağı kazımak için özelleşmiş tırnaklar…

Anadolu’nun bolluk ve bereket tanrıçası Kibele, yerleşmiş düzenle birlikte, artık üremek ve çoğalmak için farklılık gösterir. Toprağın bereketini vücudunda toplayan Kibele’de, doğurganlığı temsil eden, iri ve yuvarlak hatlar gözümüze çarpar. Yaşamda var olmayı ve insanoğlunun devamlılığını temsil eden Anadolu Kibele’si; Antik Yunan’da Artemis, Mısır’da İsis olarak karşımıza çıkar.

Tarihte toplumsal sebeplerin yanı sıra, sanatsal olarak kadın estetiğini inceleyen güzellik oranları vardır. Özellikle Antik Mısır’da bilimin gelişmesiyle, kadınların vücutlarının ölçülmesi ve sayısal bir orana sabitlenmesi olayı altın oran olarak karşımıza çıkar. Mısır’ın güzellik sembolü kraliçesi Nefertiti, altın orana uygun yüzü ile döneminin güzellik temsilini gururla taşır. Büyük ve belirgin gözler, uzun bir boyun, belirgin elmacık kemikler, simetrik bir yüz ve ince bir vücut…

Eski Çin’de kadınlara atfedilen değerler beden ve güzellik olarak karşımıza çıkar. İnce bir vücut, açık ve soluk bir ten, iri gözler, küçük kırmızı dudaklar ve küçük ayaklar… Estetiğin ön planda olduğu kadın temsilinde, güç ve hâkimiyet gibi kavramlar geri planda tutulur.

Zaman hep akar. Uzak Doğu’dan Batı’ya güzellik biçim değiştirerek varlığını korur. Orta çağ baskısının kendini hissettirdiği sanat ve güzellik algılarında, kadın silik ve dikkat çekilmemesi gereken bir figür olarak tasvir edilir. Rönesans’la birlikte gelen değişim ve yenilikler, kadının vücut hatlarında belirginlik, dolgunluk ve tende beyazlığın güzel olmanın karşılığı olduğuna inanılır. Romantiklik, sadece düşünce akımında kalmaz. Güzellikte ve estetikte kendini gösterir.

Öte yandan Victoria Dönemi olarak adlandırılan dönemin İngiltere’sinde kadınların güzelliği, giydikleri kabarık kıyafetler ve daraltılmış, nefes almayı dahi güçleştirecek korseler ile ölçülür. Kadında algılanan güzellik, dış görünüş ve bedenle sınırlandırılmaya devam edilmiştir.

Rönesans ile başlayan gelişimler, kendini, ulusal bir değişim hareketine yöneltir. Toplumsal ve sosyal değişmeyle gelen güç, kadın bedenindeki geçmiş izlerini silmeye yöneltilir. Dünya Savaşı ile gelen hayatta kalma mücadelesi, güzelliğe bakış açısını geri plana iter. Maskulen görünümlü, kısa saçlı, düz vücut hatlarına sahip olmak yeterlidir.

Yüzyılın ilk yarısının sonlarına doğru, ikinci bir dünya savaşının varlığı, imkânsızlıklar içine kadınların güzellik çabalarını da içinde barındırır. Toparlanmayla gelen Hollywood popülerliği ve Hollywood kadınları gibi olma arzusu ekstra bir çaba gerektirir. Kırmızı dudaklar, kıvrımlı fakat zayıf bir vücut, biçimli saçlar; tercih edilen ve olmaya çalışılan kadın özellikleridir.

Zaman geçtikçe varlığını gösteren uluslararası kadın hareketleri, özgürlükçü akımlar tüm tabuları yıkmak için sahnededir. İstediğini giyen, istediğini yapmaya yönelen ve istediği vücut tipine sahip olmayı seçen bir oluşum çıkar karşımıza. Güçlü kadın, kendi görünüşünü oluşturan ve varlığını herhangi bir estetik uğruna değil de, olmak istediği kişi olarak nitelendiren kadındır. Düz karın bölgesine sahip, hatları kıvrımlı, mükemmel olarak adlandırılan kadın bedeni; gerçekten olmak istediğimiz kişi midir yoksa yüzyıllar boyunca kadına olması için zorlanan bir yük müdür?

Tarih boyunca dönemin kadın figürleri ve dış görünüşleri hakkında bilgi sahibi olduk. Beraber gördük ki kişiler, zamanlar, mekânlar, insanın yaşam amacı, din yargıları ve toplumsal olaylar ekonomik buhranlar; beden ve güzellik üzerinde hep söz söyler olmuş. Zarafet ve güzellik, başkalarının olmamızı istediği gerçekler değildir. Asıl olan, inanç ve hislerin varlığından gelen duygulardır. Güzel olana sadece siz karar verebilirsiniz. Bedeninizin eksik yanlarının varlığı veya mükemmel oluşunuz; sadece sizin kontrolünüzdedir.

O sebeple; sen hep en güzeldin. Ve sen hep en güzel olmaya devam edeceksin.

Sevgiyle…

Psk. Ebru Demirtaş – İZEV