Ana SayfaPsikolojiÇocukları överken kullanabileceğiniz çocuk dostu cümleler

Çocukları överken kullanabileceğiniz çocuk dostu cümleler

-

Sabit zihniyetli misiniz, gelişim odaklı mısınız?

Mindset kitabının yazarı Prof. Carol Dweck’in, yüzlerce çocukla yürüttüğü araştırma dizisi, dünya eğitim camiasında büyük yankı uyandırdı. Araştırmanın sonuçlarına göre, çocukların zekâsına övgüde bulunmak motivasyonlarına ve performanslarına zarar veriyor.

Dweck iki tip zihniyetten söz ediyor: Sabit zihniyet ve gelişim odaklı zihniyet. Bebekler hata yapmaktan ya da kendilerini küçük düşürmekten korkmazlar. Yürümeye çalışır, düşer, tekrar kalkar ve denemeye devam ederler. Doğduklarında annelerinin memesini hemen emmeyi bilemeseler de, olağanüstü bir çaba sonucu emmeye başlar ve hayata tutunurlar. Bu gelişim odaklı zihniyettir. Biraz büyüyüp kendilerini değerlendirmeye başladıklarında, bazıları zorluklardan, akıllı ya da zeki görünmemekten korkarlar. Bu da sabit zihniyete örnektir.

Sabit zihniyette çocuklar kendilerini güvende hissettikleri kolay seçeneğe yöneliyor, çünkü onlara göre zekâ demek hiç hata yapmamak demek. Gelişim odaklı çocuklar ise zor olana büyük bir açlıkla sarılıyor ve büyük bir heyecanla çözmek için çaba sarf ediyorlar.

Sabit zihniyette çocuklar hep başarılı ya da zeki görünme peşinde, çünkü bir şeyler zorlaşmaya başladığında, artık kendilerini zeki ya da yetenekli hissetmemeye başlayıp ilgilerini yitiriyorlar. Bu, küçüklükten itibaren aileleri ve öğretmenlerinin onları nasıl yetiştirdiğiyle ilgili. Sabit zihniyette olan aileler ya da öğretmenler, yeteneğin, öncesinde bir çalışma ya da öğrenme olmadan var olan bir kavram olduğuna inanıyor. Yani oluşmakta olan değil, zaten olgunlaşmış olanı yetenek kabul ediyorlar. Bu yanlış bir yaklaşım, çünkü bu şekilde pek çok yüksek potansiyel sahibi öğrenciyi gözden kaçırmak mümkün. Bazı çocuklar da, bazı çiçekler gibi, geç açar. Erkenden açmadığı için ışığı suyu ilgisi kesilen ve bu yüzden asla açmayan o kadar çok çiçek var ki…

Sabit düşünceye odaklı bir tutum, çaba göstermeyi yeteneksizlikle eşdeğer kılıyor. ‘Yetenekli olan kolay anlayan ve çabuk öğrenendir, asıl dâhiler onlardır. Çaba, yeteneksiz olanlar içindir’ gibi bir mesaj veriyor. Duke Üniversitesi’nden araştırmacılar ‘çabasız mükemmeliyet’ arzusundaki kız öğrencilerde anksiyete ve depresyon sorunlarının olduğunu ortaya koyuyor. Çabasızca ulaşılmış ya da öyle görünen kusursuz güzellik, kusursuz kadınlık, kusursuz öğrencilik modelleri sergilemeleri gerektiğini düşünüyorlar.

Sabit zihniyette olan öğrenciler, başarısızlık karşısında depresyon yaşıyorlar. Çünkü kimlik duyguları, başarı kavramı etrafında şekilleniyor. Başarılı olmak kimliklerinin bel kemiğini oluşturuyor ve başaramama, bir durum olmaktan çıkıp başarısızım kimliğine dönüşüyor. Başarısız olunca her şeyi kaybettikleri duygusuna kapılıyorlar. Asıl gelişenler ise sonuçtan bağımsız olarak yaptıkları şeye değer veren ve hatalarından öğrenerek bunu tutkuyla yapmaya devam eden, gelişim odaklı öğrenciler.

Marina Semyonova adında Rus bir dans hocası, öğrenci seçmelerinde öğrencilerin övgüye ve eleştiriye nasıl tepki verdiklerine bakarak onlarla ilgili bir karara varıyormuş: Kolay egzersizlere motive olanları değil, zoru seçenleri takdir ediyor ve sınıfında, “Bu zor, yani eğlenceli,” cümlesini sık sık tekrar ediyormuş. O noktadan itibaren sınıftaki zihniyette değişimin başladığını söyleyen Semyonova’nın sınıfında öğrenciler övgüyle değil, eleştiriyle motive oluyormuş.

Çocuklara övgü dolu ifadelerde bulunulmasının kökeninde özellikle 70’li yıllarda Batı’da yapılan özsaygıyla ilgili çalışmalar yer alıyor. Buradaki varsayım, övgünün özsaygıyı artıracağı. Hatta 1970-2000 arasında özsaygıyla ilgili 15.000’in üzerinde bilimsel makale yayınlanmış. Ancak yüksek özsaygı ne notları artırmış, ne daha başarılı bir kariyer getirmiş, ne de şiddet oranını düşürmüş. Tam tersine öğrencileri motive etmek adına övgüde bulunmanın, notlarının daha da düşmesine yol açtığını görüyoruz.

“Çalışmaya devam et, ufukta dopamin var!”

Övgünün samimi, sınırlı, spesifik ve yapıcı olması gerekiyor. Sonucu değil süreci övmek daha fazla fayda sağlıyor. Örneğin çocuk bir soruyu çözdüğünde ya da başarı sağladığında, “Çok akıllısın” demek yerine, “Belli ki bu matematik problemini çözmek için çok çalışmışsın,” demek daha olumlu sonuçlar doğuruyor. Bu durum beyin araştırmalarıyla da destekleniyor: Çocuk hemen ödüllendirilmediğinde, beyinde yer alan ödül merkezleri, “Çalışmaya devam et, ufukta ödül (mutluluk hormonu olarak da bilinen dopamin) var!’’ mesajı veriyor.

Ayrıca sürecin önemli oluşu, ‘sonuç önemli değil’ anlamına da gelmiyor. Rekabet sağlıklı bir denge içinde olursa iyidir; hiç yarışmayan çocuk da ileride kaçınılmaz engellerle karşı karşıya geldiğinde yeterince metanet gösteremeyebilir. Aile ve öğretmen çabanın sonuçtan önemli olduğu mesajını düzenli olarak vermeli, çocuğun da sürecin önemini içselleştirmesini sağlamalıdır, ancak kazandığında sevinmek ve kutlamak da çok gerekli ve doğal bir tepki. Kutlamalar hayatın tadı tuzu, ancak verimli çalışmanın devamını istiyorsak, çok uzun süre kutlama modunda kalmamakta fayda var.

Çocuk dostu cümleler, kozadan güçlü çıkan kelebekler.

O zaman ne yapacağız? Çocukları hangi cümlelerle güçlü kılabiliriz?

Şu birkaç örnekle işe koyulabilirsiniz:

”Ödevin çok uzun ve yoğundu. Konsantre olup tamamlamana hayran kaldım.”

“Resminde ne kadar güzel renkler var, bana biraz anlatsana.”

“Piyanoyu tutkuyla çalışın bana müthiş bir keyif veriyor. Sen çalarken neler hissediyorsun?’’ “Çaba göstermiş olman çok güzel, ancak hangi kısmı anlamadığına birlikte bakalım.” “Herkesin öğrenme süreci farklıdır, senin bu konuyu anlayıp çözümlemen daha uzun sürebilir, ancak bu şekilde çalışmaya devam edersen yapabileceğine hiç kuşkum yok,’’ “Herkes farklı biçimlerde öğrenir, bakalım senin öğrenme stilin hangisi?”

Hatta akşam yemeğinde çocuğunuza, “Bugün ne öğrendin?”, “Sana yeni bir şey öğreten bir hata yaptın mı?”, “Bugün neyin üzerinde çok uğraştın?” gibi sorular sormak, anne baba olarak kendi gününüzü de aynı şekilde değerlendirmek, gelişim odaklı zihniyetin yerleşmesine büyük fayda sağlayacaktır.

Dr. Bahar Eriş

Bahçeşehir Üniversitesi Üstün Yetenek Merkezi, Öğretim Üyesi